Patoloji Dernekleri Federasyonu

 Beni Hatırla | Şifremi Unuttum

Giriş


"Pathos" (Hastalık) ve "logos" (Bilgi) sözcüklerinin birleşiminden oluşan patolojinin sözcük anlamı "Hastalık bilgisi" olarak açıklanabilir. Hastalıkların altında yatan yapı ve işlev değişikliklerini organ, doku ve hücre düzeyinde inceler. Buna son dönemde hızla gelişen moleküler ve genetik düzeydeki incelemeleri de eklemek gerekir. Patoloji temel bilimler ile klinik dallar arasında bir köprüdür. Temel bilimlerin yöntemlerini kullanır, klinik uygulamaya yol gösterir. Cerrahi patoloji ağırlıklı işlevi nedeniyle üniversitelerimizde Cerrahi Tıp Bilimleri arasında sayılmaktadır

Patoloji, hastalıkların nedenlerini, nasıl oluştuklarını ve insan bedeninde ne gibi değişikliklere yol açtıklarını inceler. Bu nedenle de patolojinin tarihi, insanoğlunun hastalıklarla ilgili ilk bilgi edinme çabalarına kadar uzatılabilir.

Hastalıkların nedenlerini araştıran ilk hekimler, patolojinin öncüleri olarak kabul edilebilir. İnsanın başına gelen tüm kötülükler gibi hastalıkları da doğaüstü güçlere bağlayan dönemin ardından uygarlık ve akıl çağı gelir. Bu dönemde M.Ö. 4. yüzyılda Eski Yunan'da ortaya çıkan Aristo felsefesi, hastalıkların nedenlerini insan bedenindeki açık renkli safra, koyu renkli safra, kan ve mukusun bileşimindeki uyumsuzlukla açıklamaya çalışmıştır. Böylece "Hümoral patoloji" düşüncesi doğmuştur.

Anadolu'da yaşayan hekimlerden Asklepiades (M.Ö. 1. yüzyıl) ise insan bedeninin evren gibi çok sayıda parçacıktan oluştuğunu savunan, hastalıkları bu parçacıkların hareketlerindeki bozuklukla açıklayan "solitar patoloji" okulunu oluşturmuştur.

Yunan ve Roma uygarlıklarının altın çağından sonra bilimdışı anlayışların Avrupa'ya hakim olduğu ortaçağ boyunca hastalıkların nedenleri konusundaki çalışmaların Asya'da sürdüğü görülmektedir.

Ebubekir Razi (854-932) ve İbn-i Sina (980-1037) Isfahan'da açtıkları hastane ve tıp okulunda birçoğu Batı'dan tıp eğitimi almak için gelen öğrencileri yetiştirirken aynı zamanda otopsi çalışmaları da yapmıştır. Ebubekir Razi ve İbn-i Sina, Aristo ve Galen'i uzlaştırmaya çalışmışlardır. Ebu Bekir Razi (El-Razi, Ebubekir Mahmud bin Zekeriya) aynı zamanda matematik, din, felsefe ve astronomi ile ilgilidir.

İbn-i Sina'nın fizyoloji, etyoloji, anatomi ve patolojiyi kapsayan "Tıp Kanunu" isimli kitabı, 12. yüzyılda Cremonalı Gerard tarafından Latince'ye çevrilmiş, yazıldıktan 500 yıl sonra bile Avrupa'da kurulan tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur. "Tıp Kanunu", anatomi ve fizyoloji bilgisi bakımından eksik olarak değerlendirilmektedir.

Ebubekir Razi, hekimin kendi deneyiminin önemine dikkat çekerken bilimdeki doğrunun göreceliliğini çok güzel açıklamaktadır: "Herhangi bir konu hakkında Galen ve Aristo görüş birliği içindeyse, doktorlar için karar vermek kolaydır. Ama farklı düşünüyorlarsa bir karara varmak zordur. Tıpta ‘doğru', ulaşılamayacak bir amaçtır ve iyi bir doktorun deneyimi, kitaplarda yazan herşeyden çok daha değerlidir."

« Geri

İzinsiz kopyalama yapılmaz, her hakkı saklıdır. Copyright © 2024, Patoloji Dernekleri Federasyonu